Sayfalar

12 Ocak 2014 Pazar

Brezilya Yolcusu Kalmasın! (Play-Off) 4/4


Brezilya 2014


Avrupa Play-Off karşılaşmaları

 
Portekiz 4 - 2 İsveç

    Portekiz-İsveç yada başka bir deyişle CR7-Ibrakadabra. Muhtemelen futbol severleri bu play-off'larda en çok üzen eşleşme bu olmuştur. Bu iki yıldızın hangisi turu geçerse geçsin, maalesef biri Dünya Kupasında boy gösteremeyecek.


    İlk karşılaşma Lizbon, Estadio de Luz'da(Işık Stadı) oynandı. Maçın genelinde topa hakim taraf Portekiz ama etkili atakları geliştiren İsveç'ti. Maçın neredeyse tamamında Zlatan'ın gölgesinde kalan Ronaldo maçın son bölümlerine girildiğinde, takımının en ihtiyacı olan dakikalarında sahneye çıktı, adeta bir ışık gibi parladı. Dakika 82'yi gösterdiğinde Portekiz 1-0'lık üstünlüğü  yakaladı ve Portekiz'deki maçı bu skorla tamamladı.

İlk maç
Portekiz 1-0 İsveç
Cristiano Ronaldo 82'
Estadio de Luz (Portekiz)

  Portekiz'de oynanan karşılaşmada öne çıkamayan Zlatan Dünya Kupasına gitmek için ikinci maça çok iyi hazırlanmıştı. İkinci maç Friends Arena'da oynandı. İlk yarı golsüz eşitlikle bitince maçı takip eden birçok futbolsever bu karşılaşmanında az geçeceğini düşündü. İlk önce sahneye çıkan Ronaldo oldu, 50. dakikada takımını öne geçirdi. Ataklarını sıklaştıran İsveç İbra'nın muhteşem oyunuyla 5 dakika içerisinde 2 gol attı ve tur için tekrar umutlandı. Golden sonra Brezilya hayallerini tekrar gözünün önüne getiren Ronaldo ipleri eline aldı. Aynı Zlatan'ın yaptığı gibi hatta daha kısa bir sürede 2 gol buldu. Elmander ve İbrahimoviç'in çabaları İsveç için yeterli olmadı. Toplamda 4-2 ile Dünya Kupası vizesi alan taraf Portekiz oldu.

İkinci maç
İsveç 2-3 Portekiz
Ibrahimoviç 68' 72'
Cristiano Ronaldo 50' 77' 79'
Friends Arena (İsveç)




   Maç sonunda bir tarafta iki maçta dört golle şov yapan Cristiano Ronaldo, diğer tarafta kupayı evden izlemek zorunda kalacak Ibrahimoviç. Tabi maçtan sonra yine kendi tarzında, ondan duymaya alıştığımız bir yorum yaptı:

   "Bu maç, milli formayla Dünya Kupasına gitmek için muhtemelen son şansımdı. Emin olduğum tek bir şey var, Dünya Kupası bensiz izlenmeye değmez. Bu nedenle turnuvanın dört gözle beklenmesine gerek yok."

Ukrayna 2 - 3 Fransa


   Oynanan dört play-off karşılaşmasının en çekişmeli olanı, başka bir deyişle başa baş olanı Fransa ile Ukrayna arasında geçti. Kiev Olimpiyat stadında oynanan maçta hiç beklenmedik bir sonuç ortaya çıktı. Fransa'nın kötü bir futbol oynadığı günde ev sahibi ekip, Fransa'yı adeta cezalandırdı. Dakika 62'de Zozulya'nın golüyle perdeyi açan Ukrayna, 82. dakikada Yarmolenko'nun ayağından bulduğu penaltı golüyle maçı 2-0 kazandı.

İlk maç
Ukrayna 2-0 Fransa
Zozulya 62'
Yarmolenko 82'(pen)
Olimpiyat Stadı

   Stade de France'de oynanan maçın havası bambaşkaydı. 1994'ten bu yana dört turnuvada bir altın, bir gümüş madalyayı evine götüren Fransa'nın bu sefer işi çok zordu, ilk maçtaki 2-0'lık mağlubiyet, bir kesim Fransız halkını umutsuzluğa sevk etmişti. Yine de maça dakikalar kala Fransız seyirciler oldukça coşkuluydu. Dediğim gibi ikinci maç bambaşkaydı. İlk maçtaki görüntüsünden olum yönde oldukça uzak olan Fransa, 22. dakika kaleci Piatov'un elinde seken topu Sakho tamamladı. Golden dakikalar sonra Fransa'nın çok net bir golü ofsayt yüzünden iptal edildi, Fransızların itirazı sonucu değiştirmedi. Pozisyonun hemen ardından yan hakem bu kez Ukrayna'lıları çılgınlara çeviren bir kararın altına imzasını attı. Yaklaşık 1-2 metre ofsayt pozisyonunda duran Benzema topu 34. dakikada ağlarla buluşturdu. İkinci yarının hemen başında Khacheridi'nin kırmızı kartla oyun dışında kalması maçın kırılma anı oldu. Bu yarıda tek kale oynayan Fransa yine Sakho'nun ayağında bulduğu golle Dünya Kupasının yolunu tuttu. Ellerindeki Dünya Kupası şansını kaçıran Ukraynalıları oldukça üzdü.

(Benzema'nın durumu 2-0'a getiren golü)

İkinci maç
Fransa 3-0 Ukrayna
Sakho 22' 72'
Benzema 34'
Stade de France (Fransa)

   Maç sonunda en çok eleştirilenler hakemler ve Platini oldu. Hakemler yaptıkları hatalarla iki takımında kaderiyle oynadı. Daha önce 2010 Dünya Kupası elemelerinde de çok bariz bir hakem hatası sayesinde turnuvaya gitmeye hak kazanmışlardı. İkinci maçta uzatma devreleri oynanırken Henry'nin  olaya 'el atmasıyla' Güney Afrika'ya gitmişlerdi. Kabak Fransız UEFA başkanı Michel Platini'nin başında patladı, uzun süre eleştirildi. 

   Toplamda 3-2'lik skorla Brezilya biletini kapan Fransa'nın turnuvada ne yapacağı belirsiz. Son iki büyük turnuvadaki erken eve dönüşler kafalarda soru işareti bırakmaya yeterli.

Yunanistan 4 - 2 Romanya

   Avrupa elemeleri grubunda bizimle aynı grupta bulunan Romanya ilk maçta son 10 yılda bir ekol oluşturan Yunanistan'a, Karaiskakis Stadyumuna konuk oluyor, maç öncesi Yunan taraftarlar inanılmaz bir koreografi sergiliyor. Sezona fırtına gibi başlayan Mitroglou'nun önlenemez bir çıkışı vardı. Ve Romanya'da onu durdurmayı başaramadı. yaklaşık 40 metreden kullanılan serbest vuruşta Romanya savunması topu uzaklaştırdı, Salpingidis'in Mitroglou'na attığı pasta Romanya savunması adeta ayakta uyudu. Savunmanın arkasına sarkan Mitroglou tek vuruşla topu ağlara gönderdi. Golden birkaç dakika sonra yine bir serbest vuruşta gol geldi. Arka direğe yapılan uzun mesafeli ortada kaleci çıkmadı, sinsice orada bekleyen Stancu skoru eşitledi. Henüz gole sevinemeden Romanya bir kez daha topu kendi ağlarında gördü. İyi paslarla gelen Yunanistan'da Salpingidis'e sadece boş kaleye topu yollamak kaldı. 67. dakikada yine serbest vuruşta Mitroglou'nın attığı gol Romanya'nın duran top zafiyetini ispatlar gibiydi. İlk maçı evinde 3-1 kazanan Yunanistan deplasmanda rakibiyle 1-1 berabere kalarak play-off'ları geçti, ikinci kez üst üste kupaya katılma hakkı kazandı.

İlk maç                                                                                                                                         İkinci Maç
Yunanistan 3-1 Romanya                                                                                           Romanya 1-1 Yunanistan
Mitroglou 14' 67'                                                                                                                        Mitroglou 23'
Salpingidis 21'                                                                                                                      Torisidis(kk) 55'
19' Stancu
Karaiskakis Stadı (Yunanistan)                                                                                National Arena (Romanya)                                                                  

İzlanda 0 - 2 Hırvatistan

   Elemelerde kendine denk takımlarla karşılaşan ve İsviçre'nin ardında ikinci olup play-off'a kalan İzlanda, tarihi boyunca Dünya Kupasında boy gösteremedi. FIFA Milli takımlar sıralamasında 49. sırada yer alıyorlar. Rakip Hırvatistan ise son yıllarda gözle görülür bir çıkış sergiledi. Hatta bir süre FIFA sıralamasında ilk 10'da yer aldılar. 1998 Fransa'dan sonra 2008'de Avrupa Şampiyonası çeyrek finali oynadılar(Hatırlayacaksınız uzatmaların uzatmasında Semih'in golüyle elenmişlerdi). 2006-2012 yıllarında Slaven Bilic, '98 Dünya Kupası üçüncülüğünden sonraki en büyük başarıyı getirdi. Şuanda takımın başında eski milli futbolcuları Niko Kovac var.

İlk maç
İzlanda 0-0 Hırvatistan
Laugardalsvöllur (İzlanda)

   İlk maç İzlanda'nın sahasında oynandı. Turun favorisi Hırvatistan düğümü ilk maçta, 50. dakikada 10 kişi kalan rakibini çözemedi. Golsüz eşitlikle sonuçlanan karşılaşma sonrası İzlanda'lılar biraz olsun ümitlenmişti deplasman golü kuralı sayesinde. Tabi işler beklenildiği gibi gitmedi onlar için. İkinci maç 'ben bu turu istiyorum' diyerek sahaya çıkan Hırvatistan rakibine şans tanımadı. Mandzukic 27. dakikada golünü attı, 38. dakikada benden bu kadar diyip çıktı sahadan. 10 kişi kalan Hırvatlar, ikinci yarının başında Srna'nın çaprazdan düzgün vuruşuyla skoru 2-0 yaptı turu cebine koydu. Tempoyu düşüren Hırvat milli takımı kendine göre zayıf rakibine şans tanımadı, Brezilya biletini cebine koydu.

İkinci maç
Hırvatistan 2-0 İzlanda
Mandzukic 27'
Srna 47'
Stadion Maksimir (Hırvatistan)

Kıtalararası Play-Off karşılaşmaları


Ürdün 0 - 5 Uruguay

Meksika 9 - 3 Yeni Zelanda



2014 Brezilya Dünya Kupasına Katılacak Takımlar


UEFA (13)

Belçika
Bosna Hersek
Hırvatistan
İngiltere
Fransa
İtalya
İspanya
Portekiz
Almanya
İsviçre
Rusya
Hollanda
Yunanistan

Conmebol (6)

Brezilya (Ev sahibi)
Arjantin
Kolombiya
Şili
Uruguay
Ekvador

Concacaf (4)

Kostarika
Honduras
ABD
Meksika

CAF (5)

Cezayir
Gana
Fildişi Sahilleri
Nijerya
Kamerun

AFC (4)

Japonya
Güney Kore
Avustralya
İran

Calderon'da golsüz akşam


Atletico Madrid 0-0 Barcelona 



    La Liga 19. hafta mücadelesinde bu sezon inanılmaz performanslar sergileyen iki takım Barcelona ve özellikle yakaladığı ivmeyle herkesi yakından takip ettiren Atletico maç öncesi aynı puanlarla puan sıralamasında ilk iki sırayı alıyor. Barcelona averaj farkıyla liderlik koltuğunda otursa da o koltukta hiçte rahat değil. Arkasında başarıya aç Diego Simeone'nin öğrencileri var.

   Barcelona (4-3-3) : Valdes - Alves-Mascherano-Pique-Alba - Busquets-Xavi-Iniesta(46. Messi) - Alexis(67. Neymar)-Pedro(82. Sergi Roberto)-Fabregas Teknik Direktör : Gerardo Martino

    Saat 21.00'da oynanılacak maçta Atletico Madrid, Vicente Calderon'da Barcelona'yı ağırladı. Hazırlanan kareografi maç öncesi heyecan katsayısını bir doz daha attırdı. 

   Atletico Madrid (4-4-2) : Courtois - Juanfran-Miranda-Godin-Felipe Luis - Koke-Gabi-Tiago(83. Rodriguez)-Arda - Diego Costa-David Villa(77. Raul Garcia) Teknik Direktör : Diego Simeone

    Maçtan yaklaşık yarım saat önce açıklanan esame listelerinde Messi ve Neymar'ın ilk 11'de olmadığını görünce kısa süreli bir şok geçirdiğimi söylemeliyim. En azından birini sahaya sürmesini beklerdim. Bunun dışında ev sahibi cephesinde Tiago yerine Raul Garcia'nın ilk 11'de başlamasını tercih ederdim. Messi'den yoksun Barcelona hücum hattının Atletico'nun katı savunmasını açması kolay değil.

Felipe Luis 6 top kapma, 3 top uzaklaştırma ve 3 driplingle oynadı, Atletico'nun iyilerindendi.

    Karşılaşmaya Barcelona başladı. Son iki sezondur her maç yaptığı gibi, kendi evinde oynadığı karşılaşmaya hızlı başladı 10 dakika boyunca Barcelona'ya kimliğini unutturdu. Çok önemli bir pozisyon bulamadılar, sadece 18 dışından Costa bir şut çekebildi. Oyuna yavaş yavaş ortak olan Barcelona, 20. dakikadan sonra kendini buldu. Topa hakim olan taraf onlar olsa da gol pozisyonu üretmekte büyük sıkıntı yaşadılar, rakip kaleye tek bir isabetli şut gönderebildiler. Vicente Calderon'da ilk yarıda gol sesi çıkmadı.

    İlk yarıda Atletico genel olarak kontratak futbolunu tercih etti. Savunmada rakibini geçit vermedi. Orta sahada oluşturdukları beşli blok adeta duvar gibiydi. Arda'nın kendi yarattığı pozisyon haricinde kornerde arka direğe indirilen topu Costa ağlarla buluşturamamıştı. Çok faullü oynadılar. Bu bir oyun planı olabilir ama Iniesta'ya yapılan üç faulde insafsızcaydı. Barcelona hücum yonünde çok eksik kaldı. Orta sahadaki pas alışverişleri zaman zaman Atletico'nun presine yenik düştü. Fabregas sahte 9 rolünde eksik kaldı. Alexis, Felipe Luis'in kontrolünün altından çıkamadı

    Herkesin merakla beklediği Messi ikinci yarıda oyuna dahil oldu, sert darbelere maruz kalan Iniesta kenara alındı. İlk yarının devamı niteliğinde başladı oyun. İkinci bölgede inanılmaz pres yaptı Atletico. Messi'nin ayağına ilk 10 dakika top değmedi. Atletico'nun hızlı hücum, Barça'nın savunmada beşlik beklediği 20 dakika oynandı. Dakikalar sonra gelen gol pozisyonunu Arda gerçekleştirdi. Ceza sahasında penaltı noktasında bekleyen Arda topa yarım vole vurdu, yerden seken top Valdes'in ellerinde kaldı. 67. dakikada Neymar da oyuna girdi. Messi'nin etkisi artmaya başladı. Yaptığı birkaç driplingle gol tehlikesi yarattı. Karşılaşmasının son dakikalarında yine Messi'nin çabaları sayesinde Fabregas bir gol şansı yakaladı, zamanlaması iyi olmayınca rakibine faul yaptı önemli bir fırsatı değerlendiremedi. Maç golsüz eşitlikle sonuçlandı.

Xavi maç boyunca etkisizdi.

    Barcelona iyi bir futbol oynayamadı. Messi ve Neymar'sız hücumda ne kadar etkisiz olduğunu gördük. Savunmada gayet başarılı oldular bir pozisyon haricinde(Costa'nın arka direkte boşa kaleye kaçırdığı pozisyon). Pique Barcelona için sahanın en iyisiydi. Xavi'nin daha etkili olmasını beklerdim, pas alışverişini sağlamak dışında rakip cezasahasına hiç yaklaşmadı. Iniesta etkili olduğu ilk yarıda sakatlandı ve oyundan çıktı. Pedro bir şeyler yapmaya çalıştı gol pozisyonu yaratamadı, Sanchez de aynı şekilde vasatı aşamadı. Calderon'dan alınan bir puan, hemde bu oyunla alınan bir puan onlar için altın değerinde.

    Ev sahibi Atletico, ilk kez hücumda bu kadar kısır bir maç geçirdi. Kaybettikleri Espanyol maçı dahil her maç birçok gol pozisyonuna giriyorlardı. Gol yollarında Diego Costa'ya bağlı oynadılar. Kendi sahalarında daha çok hücumu daha çok düşünmeleri gerekirdi. Tiago'yla başlayıp savunmayı sigortaladı ama bu yüzden gol yollarında etkisiz kaldı Simeone. Maçın yıldızından da kısaca bahsetmeliyim. Gururumuz Arda Turan. Top tekniği, oyun görüşü, top saklama becerisi, defansa yardım ne ararsanız onda var. Atletico'nun tüm hücumlarında onu görebilmek mümkün. Galatasaray'dan ayrıldığında akıllarda soru işaretleri oluşturan Arda, 2,5 yılda engellenemez bir çıkış sergiliyor. Şuanda La Liga'nın en iyi birkaç orta sahasından biri. Takım arkadaşlarına ve teknik direktörüne verdiği güven maksimum derecede. Gösterdiği performansla maçın yıldızı olmayı hak etti.

6 Ocak 2014 Pazartesi

Kaka Milan formasıyla 'Dalya' dedi


   Brezilyalı Yıldız Ricardo Kaka, daha önce 2003-2009 yılları arasında Milan formasıyla 95 gol (Lig+Kupalar+Avrupa) kaydetmişti. Geçtiğimiz yaz transfer döneminde yuvaya dönüş yapan Kaka, bu sezon oynadığı 16 maçta 6. golünü atarak, Milan tarihine geçti ve dalya dedi.


   Atalanta'ya attığı 2 golle, Milan tarihinde 100 gol barajını aşan 10. futbolcu futbolcu olmayı başaran Kaka'nın golleri ve gol sevinci tüm futbolseverlerin görmesi gereken cinstendi. Ancak bu sefer Milan kariyerinin ilk yıllarında yaptı güler yüzlü gol sevinçlerinin yerini duygusal bir görüntü almıştı. "Kaka 100. golünü atmıştı!" (İlk golde 100. gole ulaştıktan sonra, ikinci golde 101. golüne imza attı.)


   Kaka'nın maç sonra açıklamaları


   Kaka: "Milan tarihinin önemli bir parçası olmaktan dolayı mutluyum. Her gol benim için duygusal. 100. golümü atmayı bekliyordum. Taraftarların adıma tezahürat yapması çok iyi hissettiriyor. Çünkü tezahürat onların kalbinden geliyor.Taraftarların benim adıma 2 kere tezahürat yapmaları 2014'ün en iyi başlangıcı oldu. (Maç sonu açıklamaları AC Milan Türkiye'den alıntıdır.)

3 Ocak 2014 Cuma

Real Madrid | Şampiyonlar Ligi Son 16


Real Madrid




   Real Madrid tam 11 yıldır Şampiyonlar Ligini kazanamıyor. 2002 yılından beri takımın başında dünyanın en iyi teknik direktörlerini, saha içinde dünyanın en sansasyonel oyuncularını görmeye alıştık. Ama son olarak geçtiğimiz yaz görevini bırakan 'The Special One' bile "La Décima"yı müzeye götürmeyi başaramadı. Son iki sezondur şampiyonlar arenasında yarı finalde Alman Panzerlerine çarpıp, kupa dışında kaldılar. 2012'de Bayern'e penaltılarla, 2013'de Dortmund'a karşı ilk maçta alınan skor onların final oynamasına izin vermedi.

   Mou yerine Paris Saint-Germain'e tazminatı karşılanarak takımın başına getirilen Ancelotti aynen Mourinho ve Capello gibi Şampiyonlar Ligini kazanmış bir isim. Takımdaki geleceği Şampiyonlar Ligi şampiyonluğuna bağlı olduğunu çok açık bir şekilde söyleyebiliriz.

Real Madrid'in yer aldığı Şampiyonlar Ligi B Grubu

 Cristiano Ronaldo şuan bu satırlar yazılırken 2014 yılı Ballon d'Or ödülünün en büyük favorisi olarak gösteriliyor. 91 Milyon Euro'luk Bale takıma katıldığındaki formunun çok çok üstünde. Ara transfer döneminde, Monaco'da mutsuz olan Falcao'yu almasına kesin gözüyle bakılan Real Madrid bu transfer gerçekleşirse, ölümcül bir hücum hattına sahip olacak.

Ancelotti'nin Şampiyonlar Liginde tercih ettiği formasyon

   Schalke kurası onlar için yeterince iyi oldu diyebiliriz hele ki ikinci torbada Manchester City varken. Son 2 sezondur Alman takımlarına boyun eğen Real Madrid bu sefer sürprize izin vermez diye düşünüyorum, hemde ikinci tur aşamasında. Bu eşleşmenin de etkisiyle Real Madrid'in çeyrek final için belki de en büyük aday onların olduğunu söylemekte hiçbir sakınca yok. Şampiyonlar Ligini 11 yıldır alamayan Real Madrid bu kupayı çok istiyor. Ancelotti istiyor, Perez istiyor, Ronaldo istiyor! Son yıllarda Messi'yle, Dünya üzerinde hemen hemen her dakika karşılaştırılan Ronaldo harika bir başlangıç yaptığı 2013/14 sezonunda Real'deki madalya koleksiyonunu tamamlamak isteyecek.

   Ligde yılbaşı itibariyle Atletico Madrid ve Barcelona'nın 5 puan altında yer alıyor. Ancak Şampiyonlar Liginde Atletico ile birlikte gruplarda en çok puan toplayan iki takımdan biri. Son 4 yılda 3 kez final oynayan ve son şampiyon unvanına sahip Bayern Münih'ten sonra bu kupaya uzanmaya en yakın takım şimdilik Real Madrid.

Gruptaki performansı

   Gruplarda gösterdikleri performans herkesi büyüledi. Deplasmanda puan kaybı yaşanan Juventus maçında da Xabi Alonso'nun şutu direkten içeri girse, grubu 18 puanla kayıpsız tamamlayabilirlerdi. Galatasaray'a karşı alınan ilk maçtaki farklı galibiyet ve beraberinde Santiago Bernabeu'daki Kopenhag maçında da rakiplerini adeta bozguna uğratıp 4 golle evlerine uğurladılar. Böylece ilk 2 maçta 10 gole ulaşmış oldular. Juventus ile evinde oynadığı maçı üstün bir oyunla kazanmayı başaran Real Madrid, deplasmanda 2-2 berabere kaldı. 5. hafta maçında Galatasaray'a karşı Ramos'un kırmızı kart yemesi, ilk golü yemeleri ve Ronaldo'nun yokluğu onları durduramadı. Bale'nin gösterdiği üstün performansla rakibine evinde puan vermedi. Liderliği garantileyen Real Madrid son maçında Kopenhag'ı 2-0 yenerek grubunu 16 puan ve 20 golle tamamladı.


Galatasaray 1 - 6 Real Madrid
Isco
Benzema (2)
Ronaldo (3)

Real Madrid 4 - 0 Kopenhag
Ronaldo (2)
Di Maria (2)

Real Madrid 2 -1 Juventus
Ronaldo (2)

Juventus 2 - 2 Real Madrid
Ronaldo
Bale

Real Madrid 4 - 1 Galatasaray
Bale
Arbeloa
Di Maria
Isco

Kopenhag 0 - 2 Real Madrid
Modric
Ronaldo

   Cristiano Ronaldo grup aşamalarında oynadığı 5 maçta (ikinci Galatasaray maçında oynamadı) attığı 9 golle, Şampiyonlar Liginde gruplarda en çok gol atan oyuncu unvanının sahibi oldu. Onun attığı bu 9 golü izleyelim.



   Gruplardaki bu üstün performansını ilerleyen turlarda gösterebilmesi halinde Ronaldo'nun ulaşılması zor bir gol rekorunun sahibi olabileceğini görmek zor değil. Geçen sezonu kupasız kapatan Real Madrid'in süperstarı sadece, bu forma altında Şampiyonlar Ligini kazanmaya odaklandı. 2011'den bu yana neredeyse aynı oyuncu grubuyla devam eden Real Madrid'de takım artık tamamen oturdu. Bu kez kupaya son 10 yıldır hiç olmadığı kadar yakınlar.